Biraz yeşillik gerek


Yürüyerek eve gittiğim yolun kenarındaki çimenlik bu çiçeklerle dolu. Yerden bitme, minicikler ama nasıl sağlamlar. Narin görünüyorlar ama çok güçlüler, o incecik dalın üzerinde beklenmedik bir diklikle duruyorlar. En önemlisi bana çocukluğumu hatırlatıyorlar. Sokaklarda, lojmanlarda, yeşillerin, çimenlerin, çiçeklerin, bahçelerin içinde geçen çocukluğumu. Düşününce ne şanslıymışım diyorum, çocukların yeşillik görsünler diye arabalara atılıp kilometreler tepildiği şu zamanlarda.

Dün 4-5 tane kopardım Defne'ye götürmek için. Biraz hasta gibiydi, iyice de huysuz. İstemedi. Olsun ben de demetleyip fotoğrafını çektim. İstediğim gibi olmasa da hiçbir fotoğraf, çekmeye devam.

Sahi adı ne acaba bu çiçeklerin? Bulsak, balkondaki boş saksılara eksek. Yanına uzun saksılara nane ve maydonoz. Sadece bu üçü ama. Neden bilmem yıllardır nane, maydonoz ekmek isterim. Hiç gerçekleşmedi o ayrı. Buraya yazdım ya belki bir enerji gelir yapıveririm, olmaz mı?

Yarım kapasite

Uykusuzluktan beyni yarı çalışır durumda olduğundan, gece kızı yanında yattığı halde içeriden gelen öksürük sesine (anneannenin sesi) "ay kız öksürdü" diye koşmaya kalkan kişiye ANNE denir.


İki fotoğraf arasında 5 ay var. Ne kadar büyümüş. Hafta sonu gittiğimizde sığamadı deliklere...

Zor işmiş okul işi...


Ne zormuş bu okul işi. Önceliğim sandığım şeylerin önemli olmadığını, önemsiz saydığım şeylerin yoluma taş koyacağını bilmeden başlamışım ben bu işe. Gittiğim okullarda bize uyanı bulmak için sorular sorup duruyorum. Arkamdan (bazen yüzüme) bilinçli ebeveyn diyorlardır eminim ama ben bilinçsizce aklıma gelenleri sorup duruyorum. Yeni bir okula gideceğimizi düşündüğüm anda karnıma ağrılar girmeye başlıyor, sanki görüşmeye değil sınava gidiyorum.

Daha dün en iyi okul eve yakın okuldur diye kendimce çıkarımlarda bulunurken bugün bambaşka şeyler düşünüyorum. Sınıflarda gördüğüm kocaman plazma tvlere taktım mesela. Ne gerek var dedim. Oyuncaklar, materyaller az geldi gözüme, sevmedim. Sınıftan başka alan yok, aktivite sınıfı yok, sıkılır çocuk burda bütün gün diye kendimi yedim. Sonuç olarak eve yakın okulu listemden eledim. Eleyince biraz da olsa rahatladım ama.

İlk gittiğimiz okul birçok özelliğiyle çok içime sindi aslında. Özellikle dünkünü gördükten sonra. Tek dezavantajı bahçesinin çok işlevsel olmaması. Ama tavşanları bile var. Bahçe konusunu çok takmayayım diyorum bir yandan. Evimizin önü yeşillik zaten, ayrıca Defne bütün yaz köyde bahçenin en doğal halini dibine kadar yaşıyor.

Bale, dans, satranç vs. bunlar da benim olmazsa olmazlarım değil. İstediğim sadece Defne'nin rahat ve mutlu olabileceği bir ortam. Bunu da yaşamadan göremeyeceğiz. Ama önemli gördüğüm başka şeyler var.

Okulun mutfağı. Yemekler orada mı pişiyor? Neler pişiyor?
Tuvaletleri. Linkteki okulun tuvaletleri çok sevimliydi ve çok temiz.
Öğretmene yarımcı olan bir bayan var mı? 15 çocukla aynı anda tek başına ilgilenmek bana zor görünüyor. Birinin çişi gelse diğerleri yalnız mı kalacak diye düşünüyorum.
Çocuklar sadece sınıfta mı tıkılacaklar? Farklı aktiviteler için farklı mekanlar var mı? Bütün gün sınıfta sıkılırlar yahu:) 4 yaşında bile değiller.
Okul dışı aktiviteler var mı? Gezmece, görmece...
Pedagog konusu var bir de. Haftada bir geliyormuş. haftada bir 50-60 çocuğu tanımak için yeterli bir süre değil tabi. O nedenle bu pedagog işinden çok fazla beklentim yok. Ama ihtiyaç halinde, araştırıp soruşturmaya gerek kalmadan görüşüp danışabileceğim birinin olduğunu bilmek güzel yine de.
İnternetsever bir anne olarak güncellenen, aktiviteleri, yemek listelerini görebileceğim bir internet sitesi olması da benim için bir artı.
Kurum müdüresinin işin içinden gelen, konuya hakim, eğitimci, daha önemlisi okul öncesi öğretmeni olmasını da avantaj olarak görüyorum.

Bunlar bile bir okulu iyi yapmaya yetmez tabi. Dediğim gibi yaşayıp göreceğiz. Ruhum kaldırırsa bir okul daha görmeyi düşünüyorum ama çok zor geliyor yalan değil. Her seferinde stres yaşıyorum. Böyle herşey bir anda olup bitiverse, eylül gelse, bir ay geçse, Defne alışmış olsa...

Fotoğraflar Kardelen Kooperatifinde. Burcu DEMİREL'den

Bir keçe günü


Çok şey var(dı) aslında yazmak istediğim. Ama bu belirsizlik ne keyif bıraktı ne istek. Bir girebildim bloguma bir giremedim. Girdiğimdeyse kumanda paneline erişemedim. Yeni eski dns hepsinden bıktım, boşverdim en sonunda. Ama gönül ferman dinlemiyor, son bir dns daha deneyeyim dedim. Oldu galiba, hadi bakalım...


Kardelen Kooperatifinde buluştuk bu sefer, heşehri bloggerlarla. Yine Elif'in organizasyonuyla. Keçe süslemeli yastıklar yaptık. Üstteki bitmemiş ağaç benimki. Defne'nin huysuzluğu tavan yapınca erken kalkmaz zorunda kalıp bitiremedim ama evde tamamladım:)


Merkezde bir de anaokulu var. O gün öğretmenler de geldi. Çocuklarla birlikte olmak için. Defne 2,5 saate yakın sınıfta öğretmen ve arkadaşlarıylaydı. Tam da kreş araştırmalarına başladığımız günlerde iyi bir denem oldu. Başta herşey çok güzeldi, hiç sorun çıkarmadı. Yemeğini güzelce yedi, resim yaptı, bahçeye çıktı. Sonra birden ağlayarak geldi ve bir daha gitmedi. Belki gelen çişini söyleyemedi, belki sabahın 5inde kalktığından uykusuzluk başına vurdu. Yine de iyi denemeydi.


Ne zormuş kreş işleri. Seçmek kadar, yollamaya hazır olmak, o durumu kabul edebilmek de zor. Herşey iyi olsa da ufacık bir nokta insanı huzursuz etmeye yetebiliyor. Cuma günü tam anlaştık derken içime düşen kurt hala beni kemiriyor. Bugün bir yere daha gideceğiz. Aktivite kalabalığındansa bana yakın mesafede olması, eve çok geç gelmemesi daha önemliymiş. Daha göndermeden, karar aşamasında farkettim bunu. Bir başlasa rahatlayacağım. Eylül gelse, o ilk ay çabucak geçiverse...

Burcu'dan harika fotoğraflar için TIKTIK

Çok lezzetli:)


Bu ne mi?


Gördüğüm en lezzetli kitap ayracı sanırım. Yaparken yaşadığım keyif benim için, ayraç gelecekteki sahibi için.
Pasajda.

3'e 1 Kala


Özledik... Hem burasını hem okuduklarımızı... Bu sefer gerçekten geldik umarım.
Günler geçiyor bu arada. 3 yaşa 1 ay kaldı. 3 yaştan büyük şeyler bekliyorum sanki. Birden çocuk oluverecek gibi geliyor. Ama olmasın da hemen diyorum, bebek ya o daha. Azıcık daha bebek kalsın istiyorum. Karışık işte. Hazırlıklara da başlamak lazım. Teoride birçok şey hazır, pratikte??

Babaanne, dede var bu arada evde. Parmağında oynatıyor ikisini Defne. Bizim aramızsa pek iyi. Anne yapsın, anne getirsin, yanıma anne otursun, annem gitmesin. Ne güzelmiş böylesi...

Çok ama çok huysuz olduğu zamanlar da geçti sanırım, gece pencere önü nöbetleri de bitti. Gece bezini de bıraktık bu arada. Ona da çok sevindik. Ne zamandır kuru kalkıyordu, rahatsız da olmaya başlamıştı, çekiştirip duruyordu. O da kurtuldu biz de.

Azramız var bir de bu aralar. Karşı komşumuzun kızı. Daha önce iletişimleri yoktu pek. 1 yaş küçük bizimkinden, ancak arkadaşlık etmeye başlayabildiler. Bir akşam kapıda karşılaştığımızda, Azra'nın babasının Defne'yi çağırmasıyla başladı herşey. Şimdi bir Defne orda, bir Azra bizde. Arkadaşı olmadığına üzülüyordum en çok. Şimdi terliklerini giyip karşıdaki kapının ziline basmasını izliyorum. Çok tatlı...

Bizden böyle işte bu aralar...


Pasaja buyurmaz mısınız?


Keçeyle yaptığım ilk denemeler bunlardı sanırım. Bir senedir aşk yaşıyoruz keçeyle, aslında geç bile kalmışım. Daha önce başlasaymışım keşke diyorum. 1 senedir keçeler kuşlara, kelebeklere, miniklerin isimlerine dönüştü. Bir sürü eve uçtu, sahiplerinin kalbine kondu. Belki daha çok insana ulaşır diye vitrine çıkmaya karar verdiler şimdi de. Bana kalsa yapamazdım ama cesaret veren, dürtükleyen çok insan olunca dayanamadım açtım bir Dükkan.

Benim kuşlar, kelebekler orda da süzülsünler bakalım biraz. Bugün birer tanesi yola çıkacak bile. İlk satış ne tatlı birşeymiş, nasıl mutlu oldum heveslendim anlatamam. Hemen oturdum birkaç parça daha hazırladım. Kimse almazsa hediye ederim, hediye edilecek bir sürü yavru var nasılsa.

Pencere önü çiçeği (*)


Yeni bir alışkanlık peyda oldu, hay olmaz olaydı. Ağzıma acı biberler sürseydim de gece uyanıyor, yanına yatıyoruz 2 saat uyumuyor demeseydim. Daha kötüsü de varmış meğer.
3-4 gecedir farklı saatlerde uyanıyor Defne. 1-3-5 değişiyor. Odasından anneee diye seslendiğini duyup bir koşu gidiyorum ki görünürlerde çocuk falan yok. Sonradan anlıyorum hem perdenin hem storun altına girip dışarıyı izlediğini, oradan bize bağırdığını. Mümkün değil yatmayı kabul ettiremiyoruz. İlk gece köpekleri bekledi. Kar yağdığından beri de karı izliyor. Çişi geliyor, onu bile lazımlığı taşıtmak suretiyle camın önünde yapıyor. 2 saatin sonunda uykuya dayanamayıp yatmayı kabul ediyor. Ama en fenası bu sabahki gibi 5 buçukta uyanması. 2 saat dolana kadar güneş doğmuş oluyor ve sabah olduğu için tekrar yatmıyor. Bu günle beraber bunu da 2 kez yaşamış olduk. Ben artık onun uykusunu alamamasını geçtim kendimi düşünüyorum. Günlerdir uykusuzum. Sanırım onu etkilemiyor ki 5 buçukta kalktığı halde öğlen uyumadığı gibi akşam da her zamankinde geç yatıyor.

O da ayrı bir hikaye tabi. Artık bu numaraları da yutmuyor maalesef. Bir türlü yatmaya ikna edemiyoruz. Saati geçince ve gece de uyumadıysa huysuzuk da tavan yapıyor. Uykusu geldikçe huysuzlaşıyor, huysuzlaştıkça yatmamak için direniyor.

3 yaş öncesi herşey çok ama çok zorlaştı, anlayamıyorum.

(*) Pencere önü çiçeği

Defne'nin Kitapları - Teker Teker Tekerleme


Defne'nin en sevdiği, elinden düşürmediği kitaplardan biri Teker Teker Tekerleme. Şu anda kitabı ezberleyip tükettiği için pek yüzüne bakmasa da ilk zamanlar evdeki herkesi kusturacak kadar çok okutmuştu. Ben aslında farklı ve uzun tekerlemeler vardır diye alıp gördüğüm çok bilinen ve kısa kısa tekerlemeler karşısında hayalkırıklığına uğramıştım ama Defne kitabı o kadar çok sevdi ki sonradan iyi ki almışım dediğim kitaplardan biri oldu.


Kitapta 30'lu yaşlarını süren hemen hemen herkesin bildiği tekerlemeler var.
Sağ elimde 5 parmak
Küçük Ayşe Küçük Asker
Kırmızı Balık
Komşu komşu oğlun geldi mi
Ali Babanın Çiftliği
Portakalı Soydum
Denizde dalga hoşgeldin abla
Mini mini birler
Do bir külah dondurma
Dandini dandini dastana
Kutu kutu pense
Küçük kurbağa kuyruğun nerede
Fış fış kayıkçı
Tıytıy tıytıy pis tıytıy
Daha dün annemizin


Ben en çok görsellerde eğlendim. Resimler o kadar birebir çizilmiş ki, insan gülmeden edemiyor. Kutu içinde penseler, sayulmuş portakal, kırmızı mum, lahana tarlasında bir dana, kayıkçının hayalinde bir çörek, eteğini toplayan abla, ağaca çıkan kara kedi vs hepsi birebir var.

Defne çok fazla şarkı seven, ezberleyen bir çocuk değildi ama bu kitapla birlikte hem tekerlemeleri ezberledi hem şarkı ezberlemeye başladı. Ezber yapması çok önemli değil ama kitabı çok sevdi.

Bizim için tek dezavantajı şarkılı müzikli okumak gerektiği için okurken bizi yorması oldu. Ama tabi ki tavsiye ediyoruz.

İyi okumalar...

Yenidoğan Tetenosu 1=1


Geçenlerde bir mail geldi Prima'dan. Sosyal sorumluluk projelerine destek vermek isteyip istemediğimi sordular. Tabi ki isterim dedim ve arkasından minik şirin bir kese içinde gelen kampanya bileziğimi ve tanıtım broşürümü aldım.
Konu, Türkiye'de tamamen önlenen ancak dünyada halen her 9 dakikada 1 bebeğin ölümüne yol açan yenidoğan tetenosu. Prima, kampanyaya destek veren herkes adına UNİCEF'e 1 adet aşı bağışlıyor. Hedefleri ise 200.000 aşı.
Destek vermek ise çok kolay. Kampanyanın facebook sayfasına giderek,sayfayı beğenmeniz yeterli. Facebook sayfası içinTIK

Keşke bloglar yasak değilken, çok daha fazla insan okurken bu yazıyı paylaşabilseydim. Artık kime ulaşabilirse. Sayfa görüntülemelerinin nasıl düştüğünü blogger istatistiklere bakarak görebilirsiniz.

Hemşehri Bloggerlar


Kaç gündür bekliyor bu post aslında. Kapanacak, kapandı, taşındık derken hevesim kaçtı herkeste olduğu gibi. Küstüm sanki, kime küüsyorsam artık. Baktım evden tıkır tıkır giriyorum, e birçok blogda güncelleniyor, devam dedim kendi kendime. Olan iş yeri erişimime oldu ya o kötü oldu. Orayı ayarlayamadım bir türlü.

Cumartesi hemşo bloggerlarla buluştuk, Elif'in organizasyonuyla. Elif bu alemlere girdiğim zamanlar ilk arkadaş olduklarımdan. Ne iyi etti, çok güzel zaman geçirdik, harika bir mekanda buluştuk. Yaşadığım şehirde böyle bir yer olması beni ayrıca sevindirdi tabi.

Bu fotoğrafların kat kat güzellerini Burcu çekti. Onu tanıdığıma da çok mutlu oldum, hem aynı ilçedeymişiz, pek sevindim. Onun fotoğrafları için TIK







Bunlar da Elif'in elleriyle hazırladığı hatıralarımız. Tekrar teşekkürler...

Yedek Blog

 Hilal sağolsun, resimlerle çok güzel açıklamış. Blogun Yedeğini Oluşturmak yazısına mutlaka bir bakın.
Hiç yapmak istemiyordum aslında, buna boyun eğmek istemiyordum ama içim hiç rahat değildi. Sonradan açılsa bile uzun süre yazılarıma ulaşamama fikri beni korkuttu. Bir adres alıp blogumu tüm yazılar ve yorumlarla birlikte oraya da kopyaladım. Olur da buradan görüşemezsek yeni adresim:

Bloguma Dokunma


Ülkemde internetle ilgili her sıkıntının yasaklayarak çözülmesinden bıktım. Daha önce de olmuştu blog yasağı. Nedendir, mantığı nedir anlayamıyorum. Birçok blogger bloguna girmeiyor. Servis sağlayıcılar sırayla engelleyecekler sanırım. Her seferinde bakalım bu sefer yasaklanmış mı diye bloguma tıklamak istemiyorum. Gayet masum, kişisel, bana ait anılarımın, emeklerimin bir anda kaybolmasını istemiyorum.
Sen de istemiyorsan bugün bu görseli blogunda paylaş lütfen...
Related Posts with Thumbnails